Muhtemelen kolajen kelimesini daha önce defalarca duydunuz ve ne işe yaradığına dair az çok fikir edindiniz. Son yıllarda kozmetik sektörünün gözdesi haline gelen kolajen, aslında var olduğumuz ilk andan beri gençliğimizi koruyan önemli bileşenlerden biri. Bu yazımızda kolajen nedir ve ne işe yarar açıklıyor, kolajen yolculuğunuzun ilk adımında merak edilenlere değiniyoruz.
Cildimizin yapı taşı olarak tanımlanan kolajen proteini, bizim için gençliğin ve güzelliğin yapı taşlarından biri. Vücudumuzda bulunan proteinlerin çoğunluğunu oluşturan kolajen, yalnızca cilt güzelliğinde değil, genel sağlığımızda da oldukça etkili bir bileşen. Kaslarımız, tendonlarımız, kemiklerimiz ve kanımızda bol miktarda mevcut olan, dokuların bir arada durmasını sağlayan kolajen; cildimizdeki proteinin dörtte üçünü, vücudumuzdaki proteinin üçte birini oluşturmakta.
Kolajen Peptit Nedir?
Kolajen ile ilgili genel bilgileri paylaşırken, en çok duyacağınız terimlerden biri ise “kolajen peptit”. Basitçe kolajen peptit, kolajen proteininin küçük parçalara ayrılmış haline verilen bir isim.
Peptit Nasıl Elde Edilir?
Proteinlerin en küçük yapı taşı aminoasitlerden oluşan kolajen peptit, büyük molekül halindeki kolajen proteininin enzimatik işlemlerden geçerek hidrolize edilmesi, yani parçalara ayrılmasıyla elde edilir. Böylece, molekül ağırlığı azalan kolajenin bağırsak tarafından emilimi kolaylaşır.
Kolajen Peptit Nelerde Bulunur?
Kolajen peptitler; balık, sığır, tavuk ve domuz derisinde, kemik ve iliklerde, çeşitli hayvansal gıdalarda bol miktarda bulunur.
Kaç Tip Kolajen Vardır?
Yapılan bilimsel araştırmalar sonucunda, 28 farklı kolajen formunun var olduğu saptanmıştır ve her biri farklı işlevleri bünyesinde barındırır.
Peki, en yaygın görülen kolajen tipleri nedir? Bulundukları bölgeye ve işlevlerine göre ayrışan çeşitli kolajen formları arasında en yaygın görülenleri tip 1, tip 2, tip 3 ve tip 4 kolajendir. Temel görevleri bağ dokusunu desteklemek olan tip 1 ve tip 2 kolajen nedir, tip 3 kolajen nerelerde bulunur gibi soruların cevaplarına detaylıca değinelim:
Tip 1 Kolajen
Vücudumuzda bulunan kolajenin neredeyse %90’ını oluşturan tip 1 kolajen, cilt güzelliği ve gençliğini korumada en büyük rolü üstlenmesi ile biliniyor. Zamanın yıpratıcı etkilerine karşın, kırışıklık, ince çizgiler ve esneklik kaybı gibi problemleri ciltten uzaklaştırmadaki rolü büyük. Dokuları oluşturan eozinofilik liflerden oluşan tip 1 kolajen, tendon, kas, kemik ve diş minelerinde bulunuyor.
Tip 2 Kolajen
Kıkırdak dokusunda yoğunlaşan tip 2 kolajen, tip 1’den sonra vücutta en çok bulunan kolajen çeşididir. Hareket özgürlüğünün temeli olan kemik, eklem ve kıkırdaklarımızda yani iskelet sistemimizde bulunur.
Tip 3 Kolajen
Tip 1 kolajen ile yer yer benzerlik gösteren tip 3 kolajen, cilt kolajeninin tip 1 kolajenden geriye kalan kısmını oluşturur ve organlarımızda ve damar yapılarında yer alır. Damarlara esneklik verir, kemik matriksini ve sindirim sistemini destekler; cildin sağlıklı yapısını korur ve geliştirir.
Kolajen Kaç Yaşından Sonra Azalır?
Vücudumuzun kolajeni doğal olarak ürettiğini belirtmiştik; ancak gençliğimizi koruyan bu üretim süreci, zamanın etkisiyle sekteye uğrar ve belli bir yaştan sonra yavaşlamaya başlar.
20’li yaşlardan sonra cilt bakımına önem verme gerekliliği vurgulayan tavsiyelerin temelinde, kolajen üretiminin 25 yaşından itibaren hızla azalmaya başlaması yatar. 25 yaşından sonra her yıl %1,5 oranında azalmaya başlayan kolajen üretimi, 30 yaşından itibaren daha hızlı bir şekilde azalmaya başlar. 20’li yaşlara kadar diri ve canlı görünümünü koruyan, zararlı alışkanlıkların izlerini kolay yüzeyinde kolay kolay yansıtmayan ve bakım gerektirmeden pürüzsüz bir yapıda olan cildimizi, kolajen üretiminin fonksiyonlu bir şekilde çalışıyor olmasına borçluyuz.

Kolajen Takviyesi Kaç Yaşında Kullanılır?
Kolajen sentezinin 20’li yaşlardan itibaren azaldığı gerçeğini göz önünde bulundurduğumuzda, 25 yaşından sonra takviye halindeki kullanımını günlük rutinimizin bir parçası haline getirmemiz gerektiği ortaya çıkar. Kaybolan etkinin yerine yenisini getirmek ve telafi etmek için, kolajen takviyesi iyi bir seçenek. Böylece ilerleyen yılların ve zararlı çevresel faktörlerin etkisine karşı hem cildimizin hem de bedenimizin direnç kazanmasını sağlayabiliriz.
Kolajen Eksikliği Neye Sebep Olur?
Üretiminin zaman geçtikçe azalmasına karşın kolajen takviyesi kullanılmadığı takdirde, genel sağlığımızda pek çok olumsuz değişikliğin meydana gelebileceğini söyleyebiliriz.
- Kolajen eksikliği ile birlikte en belirgin değişimi cildimizde elde ederiz. Cilt her zamanki genç ve enerjik görünümünü yitirmeye başlar ve kırışıklık, esneklik kaybı gibi çeşitli yaşlanma sorunlarına daha açık hale gelir.
- Yalnızca yaşlanma belirtileri değil, mat ve solgun görünüm, cilt lekeleri, akne problemleri, ciltte hassasiyetin beraberinde getirdiği kızarıklık, nem kaybının yarattığı kuruluk gibi sorunlar da aynada karşılaştığımız görüntüler haline gelir.
- Kolajen eksikliği genel itibarıyla vücudumuzu olumsuz etkiler. Kemik ve eklemlerin güçsüzleşmeye başladığını, ağrıların sıklaştığını, hareket özgürlüğünüzün kısıtlandığını bu evrede fark edebilirsiniz.
- Dokuları bir arada tutma rolüyle öne çıkan kolajen eksikliğiyle birlikte tüm bedenimiz baştan aşağı etkilenir; dokularda hasar meydana gelir ve organlarımız güçsüzleşir.
Kolajen Kullanılmalı mı?
Kolajen eksikliğinin genel sağlığımızda yarattığı tahribat, çeşitli kaynaklar üzerinden düzenli olarak kolajen kullanmamızı ve bunu bir rutin haline getirmemizi gerektiriyor. Peki, kolajen içmenin faydaları nelerdir? Kolajen takviyesi gerçekten işe yarıyor mu?
Kolajen Takviyesi Gerçekten İşe Yarıyor Mu?
Kolajen takviyesi söz konusu olduğunda, kullanılan ürünün dalton ağırlığı ve vücut tarafından emiliminin hangi düzeyde olduğu, etkilerini gösterip göstermeyeceğini belirleyen en önemli unsurlardan biri.
Öncelikle kullandığınız kolajenin yüksek emilime, dolayısıyla düşük dalton ağırlığına sahip olması gerekir. Aksi takdirde bağırsak tarafından emilimi zorlaşır ve istenilen etkiyi gösterme olasılığı oldukça düşer. Bu nedenle kolajen takviyesi kullanmadan önce dalton ağırlığını göz önünde bulundurmak gerekir.
Dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta, kolajen takviyesinin içeriğinde barındırdığı diğer bileşenlerdir. Örneğin, C vitamini ve hyaluronik asit içeren bir kolajen takviyesi, bu bileşenlerin kolajen sentezini desteklemesi sebebiyle etkilerini çok daha belirgin gösterecektir.
Kullanılan takviyedeki kolajenin kaynağı, en az dalton ağırlığı kadar önemli. Balık kolajeni, diğer kolajen türlerine oranla daha düşük molekül ağırlığına sahiptir. Bu nedenle, cildiniz için en büyük desteği, sıvı balık kolajeninden edinmek daha isabetli olacaktır.
Cildinizin gençliğini koruması, kemik mineral yoğunluğunu artırması, eklem dayanıklılığına katkıda bulunması ve bağ dokuyu güçlendirmesi nedeniyle düzenli kolajen takviyesi kullanımı, sağlıklı bir hayatın idamesinde önemli rol oynar, yaşam kalitenizi artırır.
(0) Yorum
News Geri dön