Bu site tarayıcınız için sınırlı desteğe sahiptir. Edge, Chrome, Safari veya Firefox'a geçmenizi öneririz.

ElySuisse web kanalları ve eczaneler dışında, internet üzerinde farklı mecralarda satışı yapılan ürünlerimiz ile ilgili orijinallik garantisi verilmemektedir.

Alışveriş Sepeti
Hediye kartları ve indirim kodu Ödeme Sayfasında Kullanılmaktadır

Sepetiniz Boş

Alışverişe Devam et

Kolajen Hakkında Merak Edilen Her Şey

Belirli bir yaştan sonra, cildinizin zararlı çevresel faktörlere daha çabuk yanıt verdiğini ve bu olumsuz etkileri hızla yansıtmaya başladığını fark ettiniz mi? Basit görünen bir cilt lekesinin bile aylarca geçmediği, cildin gençlik çağlarının ilk dönemlerine oranla daha savunmasız kaldığı bu durum, kolajen üretiminin yaş ilerledikçe azalmaya başlamasıyla ilintili. 

Dokuların bütünlüğünü ve tepeden tırnağa gençliği koruyan kolajen, vücudumuzda doğal olarak üretilen ancak  üretimi, 25 yaşından itibaren azalmaya başlayan temel bir protein. Bu nedenle, sağlıklı kemik ve eklemlerin, dayanıklı ve güçlü saç ve tırnakların, kas gelişiminin ve canlılığını koruyan esnek bir cildin özünde yer alan bu proteini takviye halinde kullanma alışkanlığı geliştirmemiz gerekiyor.

Kolajen ile ilgili daha detaylı bilgi edinmek isterseniz buraya tıklayarak okumaya devam edebilirsiniz. 

Bu yazımızda, kolajen hakkında en çok sorulan ve merak edilen soruları yanıtlamak istedik. 

Kolajen cilt bariyerini güçlendirir mi?

Söz konusu kolajen olduğunda, odaklandığımız ilk nokta cildimiz. Buna şaşırmamak gerekir, çünkü güzellik endüstrisinin son yıllardaki en büyük gözdesi olan kolajen, cildimiz için muazzam faydalar barındırıyor. 

Cildin ana bileşeni olarak %80 oranında bulunan ve fonksiyonunu sağlıklı bir biçimde yerine getirmesini sağlayan kolajen, cilt esnekliğini sağlamada önemli bir rol oynuyor. 20’li yaşların ortasından itibaren %1,5 oranında düşüşe geçen kolajen üretimi, cildimizde gençliğin ışıltısını yavaş yavaş yitirmemize sebep oluyor. Bu düşüş, hava kirliliği, UV ışınları, zararlı alışkanlıklar gibi faktörlerle birleşince de, kolajenin dışarıdan takviye olarak alınması gerekliliğini ortaya çıkarıyor. Özellikle sıvı balık kolajeni takviyesiyle birlikte, hem süregiden zamana hem de zararlı pek çok etkiye karşı cilt bariyeri güçlenmiş oluyor. 

Kolajen sarkmayı önler mi?

Yukarıda da bahsettiğimiz gibi, cildin elastikiyetini sağlayan kolajen, cilde daha dolgun ve sıkı bir görünüm kazandırma özelliğine sahip. Dolayısıyla cildin zamana yenik düşmesini engellediğini, sarkma ve esneklik kaybı problemleriyle savaşmada aktif bir rol oynadığını söyleyebiliriz. Cildin temel yapı taşı olan kolajenin üretimini destekleyici yöntemlere başvurmak, cilt sarkmalarını zaman içerisinde önlemeye yardımcı oluyor. 

Kolajen kilo aldırır mı?

Kolajen kullanımına dair bireylerin en çok merak ettiği konulardan biri, kolajen takviyesinin kilo aldırıp aldırmadığına yönelik oluyor. Bu noktada içinizi rahat tutmakta fayda var çünkü yapılan araştırmalar doğrultusunda, kolajenin tam tersi bir etki yaratabileceği sonucuna varmak mümkün. 

Araştırmalar, kolajen proteininin 3’te 1’ini oluşturan glisin adlı aminoasidin, obezite ve obeziteyle ilişkili rahatsızlıklarda olumlu etkiler gösterdiğini saptamıştır. Peki, kolajen tokluk hissi verir mi? Obez ve normal kilo değerlerini koruyan kişilerde yapılan çalışmalar sonucu, kolajenin tokluk hissi veren GLP-1 hormonunu artırdığı da gözlemlenmiştir. Yani kolajen takviyesi kullanımı daha uzun süre tokluk hissi sağladığı gibi, gereksiz yeme alışkanlığını da geride bırakmaya yol açıyor.

Kolajen en çok nelerde var?

Bağ dokularını güçlendirmek ve genel sağlığımızı koruyarak yaşlanma belirtilerini bütünsel olarak önlemek için, kolajen desteğinin en etkili yolu gıda takviyeleri. Kolajen gıda takviyelerinin yanında yetersiz kalsa da, pek çok besinden faydalanarak da vücudunuzdaki kolajen üretimine katkıda bulunabilirsiniz. 

Vücudun bütünlüğünü sağlayan bu eşsiz protein, en çok balık, sığır, hindi ve tavuk eti gibi besinlerde yer alıyor. Bunun yanı sıra ilikli kemik suyu, yumurta beyazı gibi hayvansal gıdalar da bol miktarda kolajen içeriyor. 

En iyi kolajen kaç mg olmalı?

Çalışmalar, kolajen sentezini uyarmanın en etkili yolunun balık kolajeni peptitlerinden faydalanmak olduğunu gösteriyor. Kolajen takviyesinden en verimli etkiyi elde edebilmek için, kullanılan günlük doz da oldukça önemli. Peki günlük alınması gereken kolajen miktarı nedir? Kolajenin eşsiz faydaları, günlük 10.000 mg olarak tüketildiğinde ortaya çıkıyor. Bu durum, piyasada yaygın olarak tavsiye edilen 1.000 mg’lık kolajen takviyelerinin, günlük olarak tüketilmesi gereken miktarın altında kaldığını ve fonksiyonsuz olduğunu gösteriyor. 

Kolajen kaç günde etki eder?

10.000 mg sıvı balık kolajeni takviyesinin düzenli kullanımıyla birlikte, yaklaşık 1 ay içerisinde cilt görünümü ve saç yapısında düzelmeler elde edebilmeniz mümkün ancak cilt üzerinde kırışıklık ve ince çizgiler gibi daha derin yaşlanma belirtilerini geride bırakabilmek ve kemik ve eklem sağlığında maksimum etkiyi elde edebilmek için, kolajenin minimum üç ay boyunca gün atlamadan kullanılması gerekiyor.

Kimler kolajen kullanamaz?

Kolajen takviyesini düzenli olarak kullanmak, genel itibarıyla son derece güvenli bir durum. Herhangi bir risk barındırma ihtimali olmasa da, eğer ki kronik bir rahatsızlığa sahipseniz kullanmadan önce mutlaka doktorunuza danışmanız gerekiyor. Aynı şekilde, hamilelik durumunda ya da sonrasında (emzirme sürecinde)  doktora danışmadan besin takviyesi kullanımına başlamamak gerekiyor. 

Bunun dışında, tabii ki her ürünün kullanımında olduğu gibi takviye içeriğindeki bileşenlere karşı alerjik reaksiyon gösterip göstermediğinize dikkat etmelisiniz. Bireyden bireye değişebilen istenmeyen etkiler yaratma ihtimali her zaman göz önünde bulundurulmalı. 

Kolajen alırken nelere dikkat etmeli?

Gıda takviyesinin içeriği, destekleyici bileşenleri, kolajenin molekül ağırlığı ve nereden elde edildiği gibi unsurlar, kolajen kullanımına başlamadan önce araştırılması gereken noktalardır. 

Kaliteli bir kolajen takviyesini nasıl anlarız?

Birincil şart, kolajenin peptitlere ayrılmış (hidrolize edilmiş) ve düşük molekül ağırlığına sahip olmasında saklı. Düşük molekül ağırlıklı, yani vücut tarafından daha verimli emilebilen ve kana karışan bir kolajen takviyesi edinmek, kolajen kullanımına başlamadan önce dikkat edilmesi gereken kilit noktalardan biri. Kolajenin, bağırsak tarafından hızlı ve verimli emilip kana karışabilmesi için, 2000 dalton gibi düşük molekül ağırlığına sahip olması gerekiyor. Aksi halde, yüzeysel ve havada kalan bir kişisel bakım hamlesinden öteye gitmeyen sonuçlar elde etme riski ortaya çıkabilir. 

Kolajenin hangi kaynaktan elde edildiği de, molekül ağırlığı kadar önemli bir faktör. Balık kolajeni, diğer kolajen kaynaklarından daha düşük molekül ağırlığına sahip ve çalışmaların gösterdiği üzere 1,5 kat daha verimli emiliyor. Bu nedenle, özellikle cilt güzelliğinde tavsiye edilen sıvı balık kolajeni takviyesinin, genel sağlığa destek olması açısından da kullanımı şiddetle öneriliyor. 

Öte yandan, kullanacağınız kolajen takviyesinin içeriğinde, kolajen sentezini destekleyen diğer kaliteli bileşenlerin de yer aldığına emin olmalısınız. Örneğin, C vitamini kolajen üretimini tetikleyen en önemli bileşenlerden biri. Bunun yanı sıra son dönemlerin gözdesi hyaluronik asit, tepeden tırnağa nem sağlarken gençliğin formülü kolajen proteinin sentezlenmesine de katkı sağlıyor. Vitamin ve minerallerle donatılan bir hidrolize balık kolajeni, cilt güzelliğiniz ve sağlığınız için ayrıcalıklı ve en iyi seçenek!


Önerilen Ürünler

(0) Yorum

Yorum yapın