Bütünsel sağlığa giden yolu zenginleştiren ve üstün kılan kolajen, yokluğunu fazlasıyla hissettiren bir bileşen. Son dönemlerin yenilikçi “içten destek” yaklaşımı ile anılan kolajen takviyeleri ise, tam da bu sebeple günlük rutinimizin ayrılmaz bir parçası haline geldi. Benzersiz etkileriyle sağlık ve güzellik endüstrisini kasıp kavuran kolajenin vücudumuzdaki doğal üretimi ne yazık ki daimi değil. Peki, zaman içerisinde yaşanan kolajen eksikliği, vücudumuzda nelere sebep oluyor?
Daha önce duymadıysanız, kolajen nedir açıklayalım:
Kolajen, özellikle sağlıklı ve dinç bir cildin gözdesi olarak faydalarından sıkça söz ettiren, ciltte, bağ doku ve tendonlarda, kemik ve eklemlerde, saç ve tırnaklarda bol bol bulunan bir protein. Cildimizin yapı taşı görevini üstlenen kolajen, bulunduğu her bölgede hücre yenilenmesini ve doku onarımını sağlıyor. Fakat bu etkisi sonsuza kadar sürmüyor. Şayet biz müdahale etmezsek...
25 yaşından itibaren vücudumuzdaki üretimi %1,5 oranında düşüşe geçen bu mucize bileşen, eksikliğini gözle görülür sonuçlar eşliğinde hissettiriyor. Neyse ki bu sorun çözümsüz değil: Kolajen besin takviyeleri, kolajen eksikliğinin yarattığı geniş çaplı tahribatı önlemek adına wellness dünyasında pek çok insanın vazgeçilmezi, hatta günlük rutininin bir parçası.
Kolajen hakkında detaylı bilgi edinmek için buraya, kolajen takviyesi kullanımıyla ilgili merak edilenler için buraya, en etkili kolajen kaynağını incelemek için buraya tıklayabilirsiniz.
Kolajen Eksikliği Belirtileri
Kolajen eksikliği görünürde pek çok cilt problemine, saç ve tırnaklarda güçsüzlüğe neden oluyor. Tabii bir de buz dağının görünmeyen kısmı var. Çünkü kolajen, yaşantımızın her anında ihtiyaç duyduğumuz en temel bileşenlerden biri.
Cilt doğal canlılığını kaybediyor
Gerçek şu ki, etrafını çepeçevre saran pek çok zararlı faktöre rağmen 20’li yaşların baharında doğal bir ışıltı yansıtan cildin ardındaki sebep, kolajen bolluğu.
Çünkü kolajen, gençliği korumanın yanı sıra cilt bariyerini serbest radikallere karşı güçlendiren bir özelliğe de sahip. Böylece zararlı alışkanlıkların ve çevresel faktörlerin etkisi, güçlü bir cilt bariyeri karşısında yetersiz kalıyor. Tam tersi bir durumda, yani kolajen eksikliği baş gösterdiğinde, canlı ve aydınlık bir cildin aynalara yansıyan görüntüsü kayboluyor.
Cilt esnekliğini yitiriyor
Kolajen eksikliğinden muzdarip bir cilt, eski sıkı formunu yitiriyor.
Genç bir cilde giden yoldaki kilit bileşen olan kolajen, vücuttaki üretimini azaltmaya başladığı andan itibaren ciltteki esnek görünüm yerini sarkmalara bırakıyor. Kolajenin, yapıştırıcı bir görev üstlenerek bağ dokuları bir arada tutma kabiliyeti, cilt elastikiyeti üzerindeki etkisini daha anlaşılır kılıyor.
Kırışıklık ve ince çizgiler belirginleşiyor
Zamanın etkilerini geri çevirmeyi en çok dilediğimiz anlardan biri, ciltteki kırışıklık ve ince çizgilerle yüzleşmek.
Kolajen eksikliğinin en belirgin semptomlarından biri ise, cilt yüzeyindeki görünürlüğünü her geçen gün artıran kırışıklık ve ince çizgiler. Zamanında yalnızca mimikler eşliğinde beliren bu sorunlar, kalıcı ve baş etmesi daha zor bir hale gelebiliyor. Hatta bu sorun, botoks gibi acılı ve zahmetli medikal işlemlere başvurma oranını da artırıyor. Oysaki etkili bir balık kolajeni takviyesi, tüm bu etkileri tersine çevirebilir nitelikte. Önemli olan, ihtiyacınız olan günlük kolajen miktarını edinmek.
Nemsizlik her zamankinden daha yoğun hissediliyor
Yaşlanma belirtilerini cilt yüzeyine taşıyan bir diğer etki ise nemsizlik.
Kolajen, ciltteki nem oranını da dengeleyen sihirli bir dokunuşa sahip. Öte yandan nemsiz bir cilt, bu etkiye uzun süre maruz kaldığında kırışıklığa daha yatkın hale geliyor. Çünkü nem eksikliğinin yarattığı kuruluk, cildin daha hızlı yaşlanmasına ve hassasiyetinin artmasına sebep oluyor.
Kemik ve eklemlerde ağrı
Kolajen eksikliğinin yarattığı darbe yalnızca görünürde değil. Genel sağlığımızda bütünüyle olumsuz etkiye davetiye çıkaran kolajen eksikliği, kemik ve eklem ağrılarını da sinsice beraberinde getirebiliyor.
Tıpkı cildimizde olduğu gibi, kemik, eklem, kas ve diğer pek çok organımızda da kolajen bol miktarda mevcut. Yalnızca yaşın ilerlemesiyle değil, ağır fiziksel aktiviteler sonucu da kemik ve eklem ağrıları meydana gelebiliyor. Bu durumun hareket özgürlüğünü kısıtlayarak gündelik hayatı sekteye uğratması da haliyle can sıkıcı. Araştırmalar ise tatmin edici. Günde 10 gram kolajen takviyesi kullanmak, uzun vadede kemik ve eklemlerin gücünü yeniden kazanmasına yol açarak ağrıların da geçmişe karışmasını sağlıyor.
Gücünü kaybeden kaslar
Önümüzde şöyle bir tablo var: Kasları birbirine bağlayan tendonlar, kas ve kemikler arasında bağ oluşturan bağ dokular… Yani hepsi bir bütün ve hepsi kolajen içeriyor. Bu bütünlüğü bozan nedenlerden biri ise, elbette kolajen eksikliği. Kolajen seviyesinin düşüşe geçmesiyle birlikte azalan kas kütlesi, ağrılara daha açık bir hale geliyor.
Kolajen üretiminin yavaşlamasıyla beliren çok yönlü etkilerin derinliklerine indikçe, karşımıza pek iç açıcı bir tablo çıkmıyor elbette. Ancak tüm bu etkileri tersine çevirmek mümkün. Öncelikle alışkanlıklarınızı şöyle bir gözden geçirmenizde fayda var. Sigara ve alkol tüketimi, güneş ışınları, sağlıksız bir yaşam stili sizleri daha da iyiye götürmeyecektir. Zararlı alışkanlıklardan sıyrılmak atmanız gereken ilk adım olabilir. Bu dönemde tüketim alışkanlıklarınızı da şekillendirmek, günlük rutininize ufak dokunuşlarda bulunmak, kaybolan kolajeni telafi etmenize olanak sağlayabilir. Fakat en etkili yöntem, günü bitirirken tüketeceğiniz balık kolajeni takviyesinden faydalanmak.
Günlük 10 gram (10.000 mg) hidrolize balık kolajeni tüketmek, ihtiyacınız olan kolajen miktarını vücudunuza ve cildinize aşılar. Zamanın somut etkilerini cildinizden arındırır. Sağlığınızı tehdit eden olası problemlere karşı adeta koruma kalkanı görevi üstlenir. Balık kolajenini bu denli cazip kılan detayları öğrenmek için, buraya tıklayabilirsiniz. Hazırsanız, kolajenin yenileyici gücü sizleri bekliyor.
(0) Yorum
News Geri dön